İşçinin İşvereni Zarara Uğratması Nedeniyle İş Sözleşmesinin İşveren Tarafından Haklı Nedenle Feshi
- Esra Dedebaş
- 29 Mar 2023
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 Nis 2023
T.C. YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ 3.12.2012 Tarih ve 2012/8000 E., 2012/27112 K.
"2-İş sözleşmesinin, işçinin işverene zarar vermesi sebebiyle haklı sebebe dayalı olarak ve hak düşürücü süre içinde haklı olarak işverence feshedilip feshedilmediği, noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 25. maddesinin ( II ) numaralı bendinin ( ı ) alt bendinde, işverenin malı olan veya eli altında bulunan makine, tesisat, eşya ya da maddelere otuz günlük ücreti tutarını aşacak şekilde zarar vermesi halinde, işverenin haklı fesih imkânının bulunduğu belirtilmiştir.
İşçinin kusursuz olduğunun ortaya çıkması durumunda, işverenin haklı fesih imkânı olmadığı gibi işçinin kusuru belli bir yüzde ya da belli bir oran olarak saptanmışsa; zararın miktarının bu kusur nispetinde azaltıldıktan sonra otuz günlük ücreti aşıp aşmadığına bakılmalıdır.
Zararın işçinin kasıtlı davranışından ya da taksirli eyleminden kaynaklanmasının hukukî sonuca etkisi bulunmamaktadır. Örneğin işverene ait iş makinesi paletlerine kasten metal cisim sokmak suretiyle zarar veren veya trafik kazası sonucu işvereni zarara uğratan işçinin aynı şekilde iş sözleşmeleri haklı sebeple sona erdirilebilir. İşçinin kusuru ve zararı, ayrı ayrı uzman kişilerce belirlenmelidir.
İşçi veya işveren bakımından haklı fesih sebeplerinin ortaya çıkması halinde, iş sözleşmesinin diğer tarafının sözleşmeyi haklı sebeple fesih yetkisinin kullanılma süresi sınırsız değildir. Bu bakımdan 4857 Kanun'un 26. maddesinde, fesih sebebinin öğrenildiği tarih ile olayın gerçekleştiği tarih başlangıç esas alınmak üzere iki ayrı süre öngörülmüştür. Bu süreler içinde fesih yoluna gitmeyen işçi ya da işverenin feshi, haklı bir feshin sonuçlarını doğurmaz. Bu süre, feshe sebep olan olayın diğer tarafça öğretilmesinden itibaren altı işgünü ve herhalde fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren bir yıl olarak belirlenmiştir.
Altı iş günlük süre işçi ya da işverenin haklı feshe sebep olan olayı öğrendiği günden itibaren işlemeye başlar. Olayı öğrenme günü hesaba katılmaksızın, takip eden iş günleri sayılarak altıncı günün bitiminde haklı fesih yetkisi sona erer.
İşverenin tüzel kişi olması durumunda altı işgünlük süre feshe yetkili merciin öğrendiği günden başlar.
Somut olayda; feshe konu trafik cezası 30.08.2009 tarihinde araçta bulunması gereken yelek reflektörü ve el lambasının eksik olması sebebi ile kesilmiş olup, dosya içerisine ibraz edilen ve davacının imzasını taşıyan zimmet tutanağı içeriğinden, bu ekipmanın davacıya teslim edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, belirtilen ekipmanın sefer sırasında eksik olmasında davacının kusuru bulunmakta olup, bu davranışın 4857 sayılı Kanun'un 25/2-1 maddesi gereğince işverene iş sözleşmesini derhal fesih hakkı veren hallerden kabul edilmesi gerekir.
Ancak, yukarıda da belirtildiği gibi 4857 sayılı Kanunun 26. maddesi iş sözleşmesinin bildirimsiz olarak fesih hakkının sebebin öğrenildiği tarihten itibaren altı iş günü içerisinde kullanılmasını öngörmüştür. Davacının iş sözleşmesini 30.08.2009 tarihinde gerçekleşen eylem sebebi ile 19.10.2009 tarihinde feshedilmiş ise de, mahkemece fesih hakkının süresinde kullanılıp kullanılmadığı hususunda araştırma yapılmamıştır. Yerleşik uygulamada fesih hakkının kullanımına ilişkin sürenin feshin yetkili makamlar tarafından öğrenilmesinden itibaren başlayacağı kabul edilmiştir. Buna göre, öncelikle davalı şirkettin feshe yetkili makamı belirlenmeli, daha sonra davacının sebebiyet verdiği trafik cezasından dolayı uğranılan zararın hangi tarihte feshe yetkili makamca öğrenildiği araştırılarak feshin süresinde yapılıp yapılmadığı saptanmalı, fesih hakkı süresinde kullanılmış ise kıdem ihbar tazminatı talebinin reddine, aksi halde haklı sebeple fesih süresinde yapılmadığı için şimdiki gibi isteklerin kabulüne karar verilmelidir.
Mahkemece yukarıdaki yönler gözetilmeden eksik inceleme ve yanılgıya dayanılarak yazılı şekilde hüküm verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir."